Koleksiyon Kültürü: Paleolitik Çağlardan Modern Müze Yaşamına - NovaSofya

Koleksiyon Kültürü: Paleolitik Çağlardan Modern Müze Yaşamına

Görsel 1 : David Teniers Leopold Wilhelm Galerisi Brüksel Tarih: 17. Yüzyıl.

‘’Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi ? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu’’ diyerek başlıyor Orhan Pamuk Masumiyet Müzesi adlı romanının ilk cümlesine.

Koleksiyonculuğun en büyük motivasyon kaynağı aslında bu cümlede bahsi geçen hislere dayanmaktadır. Zihnimizde güzel çağrışımlar yapan anıları saklayıp yeniden yaşamak isteriz. Biriktirdiklerimiz bizi geçmişe götürür ve teselli ederler. Varlığımızı meşrulaştırarak soyumuzu yüceltir ve sürekli kılarlar. Dünya üzerindeki müzelere baktığımızda da aynı çıkarlar doğrultusunda bir toplayıcılık yapıldığını, sanata ve kültürel varlıklara değer veren bir politika izlemenin yanı sıra devletin gücünün ve zenginliğinin de ön plana çıkarılmış olduğunu görürüz. Bu noktada koleksiyon oluşturmanın sadece bir hobi olarak yapılmadığı, siyasi bir amaç da barındırdığı aşikardır.

Toplama kültürünün başlangıç aşamasına baktığımızda kişisel zevk doğrultusunda değerli nesneleri bir araya getirmenin aksine, hayatın sürdürülebilirliği için gerçekleştirilen bir eylem olduğu görülmektedir. Beslenme ve hayatta kalma dürtüleriyle yapılmaya başlanan bu faaliyetin ardından, ürün fazlasının ortaya çıkmasıyla birlikte depolama yapılmaya başlanmıştır.

Görsel 2 : Paleolitik Çağ, studentofhistory.com

 

Depolama aşamasıyla birlikte zevk için toplayıcılık sürece dahil olmuş ve elde edilen nesneler değer kazanmaya başlamıştır. Böylelikle belli bir kalite düzeyine yönelim ortaya çıkmıştır.

Modern anlamda koleksiyonculuğun temellerini oluşturan gereksinimlere baktığımızda öğrenme, araştırma, yarar sağlama ve zevk amacı ile şekillendiğini söylemek mümkündür. Belirli bir grup dahilinde oluşturulan bu koleksiyonlar farklı temalar çevresinde gruplanmaktadır. Koleksiyon oluşturmak isteyen bir kişi öncelikle gelişime açık bir politika izlemesi gerektiğini bilmeli, ne toplamak istediğine önceden karar vermelidir. Koleksiyoner psikolojisini ele aldığımızda ; estetik ihtiyaçlarının peşinden gitme isteğini, toplayıcının her yeni nesne ile tamamlanmış hissettiğini, koleksiyon aracılığı ile toplum içerisindeki saygınlık ve statüsünü arttırabildiğini, gelecek kuşaklara miras bırakma isteğini motivasyon kaynağı olarak gösterebilmekteyiz. Sigmund Freud’un bu konuda ise farklı bir bakış açısı bulunmaktadır. Psikoseksüel Kişilik Kuramı doğrultusunda kişilik gelişimi beş döneme ayrılmaktadır.

Görsel 3 : Sigmund Freud, The Collector İnternet Sitesi.

Freud, koleksiyon iç güdüsünün 1,5 – 3 yaş arasını kapsayan Anal Dönemde geliştiğini savunmaktadır. Tuvalet eğitiminin verildiği bu dönem eğer başarı ile atlatılamaz ise bebek dışkıyı bağırsaklarında tutar. Bu tip bir sorun da yetişkinlik döneminde kişinin cimri, duygularını saklayan, katı görüşlü ve koleksiyoncu bir kişiliğe sahip olmasına sebep olabilmektedir. Dönemi başarı ile atlatan bebek ise gelecek yaşamında girişimci, yaratıcı ve özerk bir birey olacaktır.

KOLEKSİYONCULUĞUN TEMELLERİ VE ZAMANSAL GELİŞİMİ

Yerleşik hayata geçen insanoğlunun depoladığı besin ve değerli nesneler kimilerine göre günümüzün en ilkel müzelerinin temelini oluşturmaktadır. Büyük bir çoğunluk ise koleksiyonların ve müzeciliğin temellerini Helikon Dağı’n da İlham Perileri’ nin yaşadığına inanılan bir tapınağa dayandırmaktadır. Antik Yunan Gezgini Pausanias yazmış olduğu kitapta bu tapınakta bilim insanlarının, filozofların ve şairlerin portrelerinin bulunduğundan söz eder.

Görsel 4 : İlham Perileri, artble.com

Aristoteles’ in M.Ö. 384- 322 yılında kurmuş olduğu bir okul olan Lykeion Gymnasionu’ nda ise ilginç koleksiyonlar bulunduğundan söz edilmektedir. Müzeciliğin temelinde önemli bir yere sahip olan Bergama Kitaplığı’ nda ise bir heykel koleksiyonu olduğu bilinmektedir.

Roma Dönemi’ ne gelindiğinde, günümüzdeki koleksiyonculuğun o dönemden kalan bir gelenek olduğunu düşünülmektedir. Savaş ve tarım odaklı bir toplum olan Romalılar ilk başlarda sanat eserlerine Helenliler gibi estetik bir gözle bakmasalar da işgal ettikleri kentlerden sanat eserleri getirmeyi de eksik etmemişlerdir. Zaman geçtikçe kültür varlıklarına karşı korumacı bir anlayış geliştirilmiş, onları yıkmak yerine yanlarına aldıkları ekspertlerle birlikte değerlerini ölçerek toplamaya başlamışlardır. Savaş sonrası getirdikleri bu nesneler evlerinde sergilenmeye ve biriktirilmeye başlanmıştır. Zamanla devlet yapılarının, tiyatroların, sarayların ve kişisel konutların kendilerine ait koleksiyonlarının oluştuğu bilinmektedir.

İmparator Hadrian koleksiyonculuk tarihinde önemli bir isimdir. Modern koleksiyonculuğun babası sayılan Hadrian’ın sanat anlayışı ve mimarlığa olan ilgisi döneminin çok ilerisinde bir birikime sahiptir. Tivoli ’ de yaptırdığı ve UNESCO tarafından dünya mirası listesinde yer alan sarayına topladığı tüm sanat koleksiyonunu getirmiştir. Topladığı eserler günümüzde Vatikan ve Roma’ da bulunmaktadır.

Görsel 5 : Hadrian’ ın Villası, Rome Private Guides.

Hiç şüphesiz bir koleksiyonun genişliği, sahibinin zenginliğini, zekasını ve ticari becerilerini göstermektedir.

Orta Çağ’ a geldiğimizde karşımıza krallar ve derebeylerinin koleksiyonlarını sakladığı Hazine Daireleri çıkmaktadır. Hazine dairelerinde yağmalanan eserler bulunur. Toplanılan koleksiyonlar ihtiyaçtan ziyade güç göstergesi için oluşturulmaktadır. Doğa ve sanatı, hayal ile gerçeği birbirine bağlayan bu mekanlar, evrenselliği elinde tutmayı, bu evrenselliğin en gizemli sırlarını yüzeye çıkarmayı ve politik avantajlar elde etmeyi sağlar. Hazine Daireleri, önemli ziyaretçiler geldiğinde onlara gösteriş yapabilmek adına tören salonlarının yakınında bulunur.

Görsel 6 : Frans Francken the Younger, Sanat ve Merak Odası , 1636. Wikimedia Commons.

Yine bu dönemde manastır ve kiliseler de koleksiyon oluşturmaya başlamıştır. Kiliseler Hristiyanlık için kutsal emanetleri bünyesinde barındırabilmek adına girişim göstermiştir.

 

Yeni Çağ’ da öne çıkan önemli koleksiyonlar bulunmaktadır. II. Ferdinand’ın Avusturya Ambrass Şatosu’nda bulunan koleksiyonu kayda değerdir. Osmanlı Dönemi padişahlarından II. Abdülhamid’ in Ambrass Şatosu ziyareti, ona oldukça ilham vermiştir. Bu ziyaret sonrası batıcıl bir politikaya yönelmiştir. Gerçekleştirmiş olduğu yenilikler ve kültür sanat hayatı için verdiği desteklerde yön gösterici bir gezi olduğu bilinmektedir. Matthias Corvinus Koleksiyonu da oldukça önemlidir. Sanatı ve bilimi savunan Corvinus Kraliyet Kütüphanesi’ ni kurmuştur (Bibliotheca Corviniana). Bu kütüphane Avrupa’nın en büyük kitap koleksiyonlarından birine sahiptir.

Görsel 7 : Frans Franken ve David Tenier’in ortak resim çalışması, The Courtauld Institute of Art.

Yeni Çağda Hazine Daireleri farklı bir misyon üstleniş ve merak uyandıran odalar olarak anılmaya başlamıştır. Tamamen halka açılmasa da, araştırmacıların yararlanmasına olanak tanınan ve böylece bilimin gelişimine katkı sağlayan mekanlara dönüşmüşlerdir.

Eserler sergilenirken Artificialia ( insan elinden çıkan ) ve Naturalia ( Doğanın elinden çıkan ) olarak iki grupta sergilenmeye başlamıştır. Günümüz uzmanları nadire kabinelerini evrenin bilgisini barındıran mekanlar olarak tanımlamaktadır. Nadire kabinelerinin çoğunda kitap ve heykel koleksiyonları, az bilinen canlıların iskeletleri, resim koleksiyonları, ender görülen bitki örnekleri ve değerli birçok nesne yer almaktadır.

 

UFİZZİ GALERİSİ

Görsel 8 : Ufizzi Galerisi, sfeventsitaly.com

Özel Koleksiyonculuğa dair atılmış en büyük adım Medici Ailesi’ nin Floransa’ da satın aldığı araziye yaptırmış olduğu Ufizzi Galerisi olarak kabul edilmektedir. Üç katlı binanın en üst katına Galeria denilmektedir. Ailenin sahip olduğu değerli resimler ve plastik eserler burada sergilenmektedir. Koleksiyonda Medici Venüs’ ü Heykeli, Praksiteles kopyaları ve Botticelli’ ye ait olan Venüs’ ün Doğumu gibi değerli ve popüler eserler bulunmaktadır.

Görsel 9 : Sandro Botticelli, Venüs’ün Doğuşu, https://www.florenceartmuseums.com

OSMANLI DÖNEMİ’ NDE KOLEKSİYONCULUK

Türklerde bilinen en eski koleksiyon Dulkadiroğlu Beyi’ nin Maraş Kalesi’ nde topladığı Geç Hitit Aslan Heykelleridir ( Gerçek, 1999, 78). Osmanlı Saraylarında devlet büyüklerinin biriktirdiği fakat halka kapalı koleksiyonlar olduğu kayıtlara geçmiştir. Bu mekanlarda savaş ganimetleri, diğer devletlerin hediye ettiği değerli nesneler, islam objeleri ve atalardan kalan eşyaların depolandığı bilinmektedir. Savaş sonrası elde kalan silahlar ise Aya İrini Kilisesi’nde toplanmıştır.

Görsel 10 : Aya İrini Silah Koleksiyonu, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi İnternet Sitesi.

Osman Hamdi Bey ve Halil Ethem’in yerli ve yabancı ressamların tablolarından ve kopya eserlerden oluşan bir koleksiyon oluşturduğu bilinmektedir. Osmanlı Dönemi’nde halkın koleksiyonculuk anlayışına bakıldığında ise el yazması kitaplar, ebru kağıtları, silahlar ve dini eşyalara yoğun bir ilgi olduğundan söz edilebilmektedir (Erünsal, 1991). Özel koleksiyonculuk yapan bir diğer kesim ise gayrimüslimlerdir. Başta Amerikan Kolejleri olmak üzere Ermeni Azınlık Okulları, Arnavutköy Rum Okulu ve İzmir’ de bulunan Evanjelik Rum Kız Okulu’nun da koleksiyonlarını sergiledikleri müzeleri olduğu bilinmektedir ( Mansel, 1993, 542- 543 ) .

CUMHURİYET’TEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE ÇAĞDAŞ SANAT KOLEKSİYONCULUĞU

Cumhuriyet Dönemi ile birlikte devlet, sanat ve sanatçıya destek vermeye başlamıştır. Çağdaşlaşma ve batılılaşma üzerine inkılaplar sunan Cumhuriyet anlayışında sanat eserleri devlet tarafından satın alınmaya başlanmış, böylelikle bir devlet koleksiyonu ortaya çıkmıştır. Dini yapılarda bulunan el yazmaları koleksiyonları bir araya getirilmiş ve müzeleştirilmiştir. Sanat piyasasının içerisinde Türklerden oluşan bir kuşak meydana gelmeye başlamıştır. Bu kişiler yavaş yavaş zenginleşen ve koleksiyon toplayan koleksiyonerleri doğurmuştur.

Görsel 11 : Atatürk’ ün Sergi Ziyareti, alternatiftarih.com

1960- 1970 yılları arasında özel sanat galerileri açılmıştır. Devam eden bir koleksiyonculuk söz konusu olsa da yüksek fiyatlı eserlerden oluşan bir piyasa söz konusu değildir. Koleksiyonerlik konusunda en büyük sorunun sürekliliğin getirilememesi olduğu söylenebilmektedir. 1994 ve 2001 yılları arasında Türkiye’ de meydana gelen ekonomik kriz süresince Halil Bezmen ve Erol Aksoy isimli iki önemli koleksiyoner, koleksiyonlarını dağıtmak durumunda kalmıştır.

Görsel 12 : Fikret Mualla ‘’Kadınlar’’ isimli resim, Cumhuriyet Dönemi eseri, Halkbank Kültür ve

Yaşam İnternet Sitesi.

Bu süreç Türkiye’ nin kültür ve sanat tarihinde büyük bir kayıp olarak ele alınmaktadır. Kayıt altına alınmadan dağıtılan eserler hakkında somut bir veri bulunmamaktadır. Ebru Nalan Sülün’ ün yazmış olduğu Türkiye’de Çağdaş Sanat Koleksiyonculuğu kitabını referans alarak söyleyebiliriz ki koleksiyonlarda bulunan eserlerin envanter kayıtları tutulmadığı için bu eserlerin büyük bir bölümü bilinememektedir.

Görsel 13 : Aliye Berger Güneşin Doğuşu isimli resim, Cumhuriyet Dönemi eseri, Halkbank Kültür ve Yaşam İnternet Sitesi.

2000’li yıllardan itibaren iş insanları tarafından başlatılan özel müze kurma faaliyetleri sayesinde devlet kurumlarından daha aktif hale gelen bu oluşumlar, aktif programları ve güçlü maddi imkanları sayesinde koleksiyonculuğa ve kültür sanat yaşamına yeni bir soluk getirmiştir. Toplumda gözlenen olumlu gelişimler ve sponsorluk desteği sağlayan iş insanlarının prestijlerinin artması sebebiyle koleksiyonculuk ve müze kurma fikrine olan talep hızla çoğalmıştır. Müzayede evleri, banka koleksiyonları ve özel koleksiyonlar ile birlikte markalaşma ortaya çıkmıştır.

Elgiz Ailesi’nin koleksiyonlarını müzeleştirdiği Elgiz Müzesi, Sabancı Ailesi’ nin açmış olduğu Sabancı Müzesi, Eczacıbaşı Ailesi’ nin açmış olduğu İstanbul Modern, Suna ve İnan Kıraç’ ın koleksiyonlarının yer aldığı Pera Müzesi Türkiye’ nin koleksiyon ve müzecilik anlayışında yeni bir yol çizmiştir. İzlenilen yeni yöntem ile birlikte yukarıda bahsedilen müzelerde sahip olunan koleksiyonlara yönelik halka açık bir tartışma platformu oluşturulmuş, çeşitli konferanslar ve tematik sergiler ile yeni bir dönem başlatılmıştır. Sabancı Müzesi’ nin sahip olduğu koleksiyonun tümünün envanter kayıtlarının tutulması da oldukça önemli bir girişim sayılmaktadır.

MÜZE KOLEKSİYONLARINDAN ÖRNEKLER

Dumbarton Oaks Müzesi Koleksiyonu – Georgetown ABD

1920 yılında Bliss Ailesi tarafından inşa edilen bir malikane olan bina 1940 yılında Harward Üniversitesi’ ne transfer edilmiştir. Dumbarton Oaks Müzesi kapsamlı bir Bizans Koleksiyonuna, Kolomb Öncesi Sanatı’ nın birinci sınıf koleksiyonuna ve ev koleksiyonuna sahiptir.

Bizans koleksiyonu

Koleksiyonda Geç Roma ve Bizans takıları, fildişi ikonalar, tekstil ürünleri, sikke ve mühürler, tabaklar, lambalar, ışıklı el yazmaları, mücevher kutuları, çeşitli mozaikler bulunmaktadır.

Görseller 14 : Dumbarton Oaks Resmi İnternet Sitesi.

Kolomb Öncesi Koleksiyon

Kolomb Öncesi Koleksiyonda Mezoamerika, And Dağları ve Latin Amerika’ nın 3000 yıllık tarihine ait eserler bulunmaktadır. Taştan heykeller, Nasca, Moche, Olmec ve Wari kültürlerine ait seramikler, küçük boyutlu metal nesneler, tekstil ürünleri, deniz kabukları, değerli taşlar, Aztek Tanrıları’ na ve hayvanlarına ait oymalar, Maya Kralları’ nın büyük kabartma panelleri ve törensel uğraşlara ait nesneler sergilenmektedir.

 

Ev Koleksiyonu

Asya ve Avrupa’ dan getirilen sanat eserleri, resim tabloları, iç mekan mobilyaları, müzik odası, müze binası, kütüphane binası ve bahçıvan kulübesi koleksiyonun temel ögeleridir.

Harward Üniversitesi Zooloji Müzesi Koleksiyonu

Yaşam çeşitliliğini incelemek için oluşturulan koleksiyon 21 milyondan fazla örnek içermektedir. Müze, geçmiş ve şimdinin Harward Fakülte küratörleri, personelleri ve dünya çapındaki araştırmacıları için birincil derecede depo görevi görmektedir. Koleksiyon içerisinde 200’ den fazla kuş örneği, binlerce değerli taş, dev kral yengeçler, mikroskobik akarlar, nesli tükenen memeliler ve Madagaskar Adası’nda görülen nadir hayvanlara kadar pek çok nesne bulunmaktadır.

Görseller 16 : Harward Karşılaştırmalı Zooloji Müzesi Resmi İnternet Sitesi.

Viyana Doğa Tarihi Müzesi Koleksiyonu

Doğa Tarihi Müzesi’ nin koleksiyonu 39 sergi salonuna dağılmıştır ve 30.000 obje içermektedir.

Arkeoloji, antropoloji, mineroloji, zooloji, ender bulunan fosil örnekleri ve değerli taşları ile zengin bir koleksiyonu bulunmaktadır. 19. Yy’ da İmparatorluk adına keşif gezileri yapan bilim insanlarının dünyanın farklı yerlerinden getirdikleri objeler ve araştırma verileri ile oluşturulmuştur. Koleksiyonun öne çıkan eserleri 1908 yılında bulunan dinazor iskeleti, nesli tükenen Dodo kuşunun doldurulmuş örneği ve değerli taşlar salonunda bulunan meteorlardır.

Görseller 17 : Viyana Doğa Tarihi Müzesi Resmi İnternet Sitesi.

KAYNAKÇA

J. Raeder, Die Statuarische Ausstattung Der Villa Hadriana Bei Tivoli, 1983.

Patrick Mauries, Cabinets of Curiosities, Thames & Hudson, 2019.

Sülün E. , Türkiye’ de Çağdaş Sanat Koleksiyonculuğu, Hayalperest Yayınevi, 2019.

https://www.thecollector.com/sigmund-freud-theories/

Başgelen N. , Türkiye’ de Koleksiyonculuk ve Arkeolojik Mirasın Korunması, İstanbul : Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007.

Uzun D. , Koleksiyon Toplamasından Müze Yapılarına Geçiş Aşamaları ve İlk Müze Okulu Açma Girişimi, JILSES, 2020.

Çal, H. Türkiye’ de Cumhuriyet Devri Taşınmaz Eski Eserler Tahribatı ve Sebepleri.

Koleksiyonerin El Kitabı, Dijital Müze Resmi İnternet Sitesi.

Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008.

Beral Madra 1991 Tarihli Tasarım Dergisi Söyleşisi.

Dumbarton Oaks Resmi İnternet Sitesi.

Viyana Doğa Tarihi Müzesi Resmi İnternet Sitesi.

Harward Üniversitesi Karşılaştırmalı Zooloji Müzesi Resmi İnternet Sitesi.

Bir yanıt yazın