Gavat’ın Tarihi: Gavatlık Nereden Geliyor?
Bugün gavat kelimesini duyduğumuzda aklımıza oldukça kötü ve hakaret kabul edilen bir kavram gelmektedir. Ancak gavat kelimesinin kökenini incelediğimizde altında çok daha şaşırtıcı bir tarihi olayla karşılaşmaktayız.
Öyle ki Gavat bir kavram olmaktan çok bir şahsın ismi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gavatlık, Sasaniler döneminde 5. ya da 6. Yy’da hükümdarlık süren Şah (Kubâd) Kavâd’dan gelmektedir. Peki bu hükümdar gavatlık kelimesini hakedecek ne yaptı da bu kelime yüzyıllar boyunca dilimizde hakaret olarak işlendi. Gelin beraber inceleyelim!
Gavat’ı anlamak için Mazdek hareketinden bahsetmemiz gerekecektir. Mazdek hareketi, Türkçe’de Mazdekiyye ve Mazdek dini olarak adlandırılan, ismini Sâsânîler dönemi İran’ında Kubâd’ın (Kavâd) saltanatı sırasında (488-496, 498-531) yaşayan ve bir çeşit komün toplum yapısını savunan İranlı reformist Mezdek b. Bâmdâd’dan almıştır. Kendilerine “derist-dênân” (doğru din mensupları) denildiği de bilinmektedir.
Mazdekler dini inançları ve yaşayış tarzları bakımından döneminin toplumlarına göre oldukça farklı bir topluluktu. Mezdekîliğin her şeyden önce dinî bir akım olup kaynağını Maniheizm’den aldığını, Grekçe kaynaklarda da böyle nitelendirildiği söylenmektedir.
Peki Gavatlıkla özdeşleşen Mazdeklerin öğretileri ne idi?
Kaynakların Mezdek’e nisbet ettiği görüşlerin en önemlisi insanlar arasındaki kıskançlık ve anlaşmazlık sebeplerini ortadan kaldırmak, mülkte ve kadınlarda ortaklaşa kullanım hakkı getirmektir. Mezdek, insanların mutsuzluğunun en önemli sebebinin kin ve nifak olduğunu ve bunların kendi eşitsizlikleri sebebiyle meydana getirildiğini savunmuştur. Ona göre insanlar yaratılışta eşittir, dolayısıyla mevcut eşitsizliğe bir son vermek gereklidir.
Bu sebeple bir kimsenin diğerinden fazla mal mülke veya kadına sahip olması doğru değildir. Mezdek’e göre maddî şeylerden barışçı bir sosyal ve ekonomik düzen içinde itidalle ve eşitlikçi bir tarzda faydalanmalıdır.
Mezdek, Tanrı’nın yiyecekleri eşit biçimde tüketilmek üzere verdiğini, fakat insanların böyle davranmadığını, dolayısıyla zenginden alıp fakire vermek gerektiğini belirtmekte; arzu, öfke, intikam, ihtiyaç ve aç gözlülük şeytanlarını yenebilmek için malların ve kadınların paylaşılmasını öğütlemektedir.
Pseudo-Josuele Stylite’e göre Zerâdüştekân her erkeğin istediği kadınla ilişki kurabileceğini söylüyordu, Kubâd da (Kavâd) asillerin eşlerinin zina yapmasına izin vermişti. Otakar Klima ve İhsan Yârşâtır’a göre ise Mezdekiyye tek eşliliğe ve asillerle asil olmayanların evliliğini engelleyen kuralların yıkılmasına taraftardır. Açlık ve savaşlar sebebiyle nüfus krizi yaşayan İran’da Kubâd asil kadınların diğerleriyle evlenmesine imkân tanımıştır.
Mezdekiyye’nin kozmogoni anlayışına göre başlangıçta ateş, su ve toprak şeklinde üç unsur vardı; bunlar iyiyi ve kötüyü yöneten iki kozmik gücü oluşturmuştu. Bunlardan ışık tanrısı dünyayı temyiz, anlayış, hâfıza ve zevk adlı dört güç tarafından yönetmektedir ki bu güçlerin de kendilerinden daha aşağı seviyede olan yedi yardımcısı vardır.
Mezdek’in yaydığı bu dinî akım, özellikle Kubâd (Kavâd) zamanında ülkenin içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla siyasî hayatta büyük etki yapmıştır. Zira V. yüzyılın sonunda İran hem siyasî hem sosyal yönden oldukça kötü haldeydi. Fîrûz döneminde ülke yedi yıl süren bir kıtlık ve açlık felâketine uğramış, 484’te Eftalitler’e (Heyâtıle-Akhunlar) karşı doğuda alınan ağır yenilginin ardından Sâsânîler vergi ödemek durumunda kalmış, siyasî istikrarsızlığın yanında ekonomik bozukluk durumdan memnun kalmayanların sayısını arttırmış, bu da Mezdek’in sosyal doktrinleri için uygun bir ortam hazırlamış ve neticede Kubâd (Kavâd), Mezdekîliği kabul etmiştir.
Tarihçiler Mezdek’i militan sosyal reformcu, Kubâd’ı da bu hareketi kendi lehine kullanmak isteyen usta bir siyasetçi şeklinde değerlendirmektedir. Asillerle yüksek rahipler sınıfının nüfuzunu kırma ve dengeleri yeniden kurma zaruretinin Kubâd’ı, bu sınıfların imtiyazlarını ortadan kaldırma hedefi güden bir dinî hareketten kendi çıkarları için faydalanmaya sevkettiği de belirtilmektedir. Kubâd’ın Mezdekîliğe katılmasında muhtemelen hem dinî hem siyasî sebepler rol oynamıştır.
Kubâd’ın Mezdekîliği kabul etmesiyle mülkün yeniden paylaşımı ve kadınlar konusundaki ortaklık uygulamaları karışıklıklara yol açmış, ayaklanmalar ve yağmalar başlamış, Kubâd benimsediği anlayışın kurbanı olarak 496 yılında asiller ve din adamları tarafından azledilip tutuklanmış, yerine kardeşi Câmasb getirilmiştir.
Mazdeklerin İsyanı’nı Bastırırken Türkler
Kubâd (Kavâd) İran’ın Doğu’sunda Orta Osyalı bir Bozkır-Türk medeniyeti olan Eftalitler’in desteğini sağlayarak iktidarı yeniden ele geçirmiş (498), 528 yılı Mihrican bayramı sırasında Mezdek taraftarlarına genel bir katliam düzenlenmiş ve Mezdek, Kubâd veya oğlu Enûşirvân tarafından öldürülmüştür.
Kubâd’ın yerine geçen oğlu Enûşirvân zamanında 531’de Mezdekîler ikinci defa katliama tâbi tutulmuş ve kitapları yakılmıştır. Katliamdan sonra Mezdekîlik, taraftarlarının kimliklerini gizlemesi sebebiyle karanlık bir mezhep haline dönmüştür. Katliamdan kurtulan Mezdekîler ya gizlenmiş ya da Orta Asya’nın Sâsânî hâkimiyeti dışındaki bölgelerine kaçmıştır. İslâm’ın başlangıcında İran’ın çeşitli yerlerinde kırsal bölgelere dağılmışlardır. Yani bir anlamda Eftalitler (Türkler) sayesinde gavatlığın sonu gelmiştir.
Şah Kavâd her ne kadar politik bir hamle olarak bu sosyal ve dini anlayışı benimsese de, kendi desteklediği bu anlayış tarafından tahttan indirilmeye kadar bu sistem büyümüş ve kabul görmüştür. Hatta öyle ki Şah Kavâd yüzyıllar boyunca adını vereceği bir anlamı da adıyla eşleştirmiştir. İşte tarihe ve dilimize geçen gavatlığın hikayesinin de baş rolü olmuş ve ona ismini vermiştir.
Kaynak: