Jared Diamond ve Coğrafi Determinizm
Jared Diamond, sosyal ya da beşerî bilimci değil, bir biyologdur. Yeni Gine’de kuşların evrimi üzerine araştırma yaptığı sırada Yali isimli bir Yeni Gineli’yle tanışır ve sohbet etmeye başlar. Yali, Yeni Gine’de tanınmış bir siyasetçidir ve Diamond’a Yeni Gine’de neden beyazların üstün bir konumda olduklarına yönelik sorular sorar. Yeni Gine’de niteliksiz bir beyaz, nitelikli bir Yeni Gine yerlisinden daha iyi yaşam koşullarına sahiptir. Diamond, Yali’yle sohbetinden Yali’nin kendisine şöyle bir soru sorduğu söyler: “Neden siz beyazların bu kadar çok malı var, bunları Yeni Gine’ye neden getirdiniz ve biz siyahların kendi malları neden bu kadar az?” Diamond, Yali’nin sorusuna yirmi beş yıl sonra Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabını yazarak cevap vermeye çalışır; Kitabında neden farklı yerdeki insanların eşitsiz geliştiğini sorgular: “O halde çağdaş dünyadaki eşitsizliklerle ilgili sorumuzu şöyle sorabiliriz: İnsanlar neden farklı kıtalarda farklı hızda gelişti? Tarihin seyrini oluşturan şey bu hız farklılıklarıdır ve benim kitabımın konusu da işte budur.”
Diamond, İbn Haldun’dan yüzyıllar sonra bu konuya ağırlık vermiş olsa da ikisi de farklı yerlerdeki toplumların neden farklı hızda geliştiğine benzer cevap verir: Coğrafi faktörler.
Diamond, bir toplumun gelişmesi için ön şart olarak bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesi gerektiğini belirtir. Çünkü tarımsal hayata geçen toplumlarda, ekonomik olarak karmaşık, toplumsal olarak katmanlı, teknolojik yeniliklere açık ve siyasi olarak merkezi yapılar gelişir. Çiftçilik yapan insanlar, avcı-toplayıcılık yapanlara göre daha avantajlıdır. Tarım ve hayvancılık yapan insanlar, avcı-toplayıcılık yapan insanlara göre daha fazla besin elde ederler. Örneğin bir dönümlük toprakta %0,1 oranında yenilebilir bitki ve hayvan vardır. Fakat çiftçiler, yetiştirdikleri bitki ve hayvanlarla bu oranı %90’a çıkarabilirler. Ayrıca evcilleştirilen hayvanların gücünden ve gübresinden faydalanarak tarımsal ürün verimi arttırabilirler. Tarımsal üretim yerleşik düzeni gerektirir. Yerleşik düzende olunması, nüfusun artmasını sağlamaktadır. Bu artışı iki unsur tetikler. Bunlardan ilki doğum oranının yükselmesidir. Avcı-toplayıcılar göç etmeleri ve sınırlı yiyecek sağlamalarından dolayı doğum arası ortalama dört yıldır. Çiftçilerde ise doğum arası ortalama iki yıldır. İkincisi çiftçiler, avcı-toplayıcılara göre daha fazla yiyecek üreterek daha fazla kişinin beslenmesini sağlayabilmektedir. Bu iki unsurun etkisiyle yerleşik düzene geçen insanların nüfusu, avcı toplayıcılara göre daha hızlı artmaktadır
Yerleşik düzene geçen insanlar, yiyecek fazlası besinleri depolayabilmektedir. Avcı toplayıcılar, göç ettikleri için sadece yanlarında taşıyabilecekleri sınırlı besini depolayabilir. Ancak çiftçiler, ürettikleri bütün besinlerin fazlasını saklayabilirler. Böylece yiyecek üretiminde çalışmaya ihtiyaç duymayıp başka bir alanda uzmanlaşan toplumsal tabakalar oluşmaktadır. Bu tabaka iki türlüdür. Biri krallar, diğeri bürokratlardır. Bu yönetici kesim, zamanla yiyecek üretenleri denetim altına alıp, topladıkları vergilerle ayrıcalıklı bir sınıf haline gelirler. Yöneticiler, vergi yoluyla oluşturdukları yiyecek stokuyla başka uzmanları da besleyebilmektedir. Bu durum sürekli orduların, kılıç gibi silah ve teknoloji üretebilen zanaatkarın, yazıcı gibi kesimlerin oluşmasını sağlayabilmektedir.
İnsanlığın gelişimi için bu denli ehemmiyetli olan ve bir topluluğu diğerinden üstün kılan tarım, bazı yerlerde erken bazı yerlerde geç başlamıştır. En erken başladığı yer Bereketli Hilal’dir. Diamond, ilk tarımın Bereketli Hilal’de başlamasını birkaç nedenle açıklamaktadır. Birincisi Bereketli Hilal, Akdeniz iklimine sahiptir. Akdeniz iklimi, kışları ılık ve yağışlı olurken yazları uzun, sıcak ve kuraktır. Bu iklim, tahıl ve baklagil türleri için uygundur. İkincisi, buğday ve arpa gibi tahıl bitkileriyle birlikte tarım bitkilerinin çoğunun yaban ataları bol miktarda Bereketli Hilal’de vardır. Üçüncüsü buradaki tarım bitkilerinin çoğu erdişidir. Yani kendi kendilerini tozlayarak çoğalabilirler. Üçüncüsü, Bereketli Hilal’deki Akdeniz kuşağı dar bir bölgede çeşitli yüksekliklere ve yüzey şekillerine sahiptir. Yeryüzünün en alçak yeri Lût Gölü ile 5400 metre yüksekliğindeki Tahran yakınındaki dağlar arasındaki arazi yüksekliği farkları sayesinde çeşitli çevre koşullarına sahiptir. Bunun sonucunda tarım bitkilerinin yabani ataları çeşitlilik gösterir. Yükseklik farkından dolayı yenilebilir bitkilerin hasat zamanı değişmektedir. Yüksek yerlerdeki yabani tarım bitkileri, alçak yerlerdekilere göre daha geç olgunlaşır. Böylece avcı toplayıcılar, bütün yenilebilir bitkilerin tek zamanlı hasadına bağlı kalmaz. Yılın farklı zamanlarında olgunlaşan yenilebilir bitkileri toplayabilirler. Daha sonra ilk çiftçiler, yüksek yerlerdeki düzensiz yağan yağmurlara bağlı yenilebilir bitkilerin tohumlarını daha yağışlı ovalara dikerek yetiştirmekte zorlanmadılar.
Ayrıca, Bereketli Hilal biyolojik çeşitlilik bakımından zengindi. Hem tarım bitkileri hem de evcilleştirilebilir büyük memeli hayvanlar açısından avantajlıydı. Bereketli Hilal’de tarım, “temel bitkiler” diye isimlendirilen sekiz bitkinin evcilleştirilmesiyle başladı. Bu bitkiler Dünya’daki tarımın temelini oluşturur. Temel bitkiler, tahıllardan çift sıralı buğday, tek sıralı buğday ve arpa; baklagillerden mercimek, bezelye, nohut ve acı burçak; liflerden keten bitkisidir. Bunlardan sadece arpa ve keten bitkisi, Bereketli Hilal ile Anadolu dışından yaban halde yaygın olarak vardı. Ayrıca çift sıralı buğday sadece Bereketli Hilal’de vardı. Bereketli Hilal, önemli tarım bitkilerinin yabani halde bulunması bakımından diğer yerlerden üstün bir konumdaydı.
Evcilleştirilebilir büyük memeli hayvanların yaban ataları, Dünya’ya eşit olarak dağılmamıştı. Bereketli Hilal, büyük memeli hayvanların yaban atalarının olması bakımından diğer bölgelere göre oldukça avantajlıydı. Bereketli Hilal’de ilk beşliden keçi, koyun, domuz ile ineğin yaban atası vardı ve çok erken tarihte evcilleştirilmişti. Bu dörtlünün her biri Bereketli Hilal’in farklı yerlerinde evcilleştirilmişti. Ama bu yerler birbirine yakındı. Nitekim bölgenin farklı yerlerinde evcilleştirilen türler birbirlerine kolayca aktarıldı. Böylece ilk beşin dört türü Bereketli Hilal’in her yerine yayıldı.
Bereketli Hilal’in diğer yerlere göre coğrafi avantajları ve evcilleştirilebilir bitki ile büyük memeli hayvanların bulunması üstünlüğü nedeniyle yiyecek üretimine geçilmesine uygundu. Bu sayede Bereketli Hilal’deki insanlar diğer yerdeki insanlara göre daha erken yiyecek üretimine geçmiştir. MÖ. 9000’de insanların hiç tarım ürünleri ve evcil hayvanları yoktu. Ancak MÖ. 6000’de bazı toplumlar nerdeyse tamamen çiftçilikle geçinmeye başlamıştır.
Jared Diamond, uygarlıkların eşitsiz gelişiminin kökenini tarihte arar. Avcı-toplayıcılıktan çiftçiliğe ilk geçen toplumların daha hızlı geliştiğini söyler. İlk yerleşik düzene geçen toplumların daha hızlı geliştiğini belirtir. Çiftçiliğe geçişte ise coğrafi koşulların etkisini vurgular. Coğrafi koşulların uygun olduğu yerlerde insanlar, avcı-toplayıcılıktan çiftçiliğe daha erken geçmiştir. Yine coğrafi koşulları uygun yerdeki çiftçiler, avcı-toplayıcılara ve coğrafi koşulların daha elverişsiz yerlerdeki çiftçilere göre daha fazla yiyecek üretimi sayesinde daha hızlı gelişmişlerdi. Kısacası Jared Diamond, İbn-i Haldûn gibi coğrafya ile uygarlıkların gelişimi arasında ilişki kurar ve dolaylı olarak “Coğrafya kaderdir” sonucuna ulaşır.