Akademide Cinsiyet Eşit(siz)liği – 2013/2017 Yılları İstatistiksel Verilerine Göre
Esas olarak “Cinsiyet Eşitliği”kavramı, bireylerin cinsiyetlerine göre ayrımcılığa uğramamalarını ve eşit muamele görmelerini ifade eder. Fakat hali hazırda, kadınların sosyal yaşantının bir çok alanında mustarip olduğu hususlar bulunmaktadır. Akademik camianın istatiksel cinsiyet oranlarında eşitliğe uygun oranlar bulunmakla birlikte, pratik anlamda, kadınların cinsel kimliklerinden dolayı istismara uğradığı ve yahut erkeklere nispeten zorluklar içerisinde kaldıkları bir gerçektir. Bununla birlikte, kadınların halen daha eğitim imkânlarından yararlanabilme olanakları ideal bir seviyeye ulaşmış değildir. Dünyada, okuma-yazma bilmeyen nüfusun oranlarında, kadınların erkeklere oranla daha fazla olduğu görülür. UNESCO’nun 2013 verilerine göre bu oranlar, Merkezi ve Doğu Avrupa’da &78, Doğu Asya ve Pasifik’te %71, Arap Emirlikleri’nde %66, Güney ve Kuzey Asya’da %64, Orta Asya’da %63, Afrika’da %61, Güney Amerika’da ise %55 civarındadır[1].
Türkiye’de de durum pek farklı görünmemektedir. Bilhassa Doğu bölgelerinde, erkeklerin %85’i eğitim olanaklarından yararlanabilirken, kadınların sadece %61’i bu olanaklardan faydalanabilmektedir. Batı bölgelerinde ise bu oranlar, erkekler için %95, kadınlar için ise %85 oranındadır[2].
Yüksek Öğrenim de ise, 2016-2017 dönemi Yüksek Öğretim Kurumu verilerine göre, toplam 7.198.987 kişiden oluşan öğrenci kitlesinin 3.886.107’sini erkekler, 3.312.880’ini ise kadınlar oluşturmaktadır. Lisans bölümlerine kayıtlı olan öğrencilerin toplam sayısı 4.071.579 iken, bu sayının 2.202.339’unu erkekler, 1.869.240’ını ise kadınlar teşkil eder. Yüksek lisans bölümlerinde ise, 294.397 erkek ve 185.818 kadın ile toplam 480.125 kişiden oluşan bir öğrenci sayısı mevcuttur. Doktora düzeyini incelediğimizde, 53.600 erkek ve 37.667 kadından oluşan 91.267 kişilik bir doktora kaydını görmekteyiz[3].Yani Yüksek öğrenimde toplam yüzdelik oranlar; %54 erkek öğrenci ve %46 kadın öğrenciden oluşmaktadır. Rusya üniversitelerinde öğrencilerin %58’ini kadınlar, %42’sini ise erkekler oluşturmaktadır[4].
Türkiye’de akademik görevlileri irdelediğimizde, 2013-2014 döneminde 133.000 akademik personelin %42’lik oranını kadınlar oluşturmaktaydı[5]. 2016 yılında ise, kadınların %43,5 ile dünya ortalamasının çok üzerinde olduğu gözlemlenmektedir. Ancak bu sayılara Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi, Uzman, Çevirici ve Okutman kadrolarının tamamı dâhildir.Öyle ki, 2016 yılı YÖK sistemine kayıtlı öğretim elemanı istatistiklerine göre, profesörlerin %29,5 kadın iken, kadınların akademide yönetici pozisyonda göreve katılımları ile ilgili verilere bakıldığında, Türkiye’deki rektör sayısının sadece %9,03’ünü kadın rektörler oluşturmaktadır[6]. Rusya Fedarasyonu’nda ise akademik görevlilerin oranında, Türkiye’ye nazaran daha yüksek rakamların olduğunu görmekteyiz. Nitekim 2015-2016 eğitim döneminde Rusya’daki Doçent oranlarının %59’unu kadınlar oluşturmaktadır. Bununla birlikte profesörlerin %33’ü, fakülte dekanlarının %42’si, rektörlerin %16’sı kadınlardan oluşmaktadır[7].
Genel manada akademide kadın oranları, AB için ortalama% 38 ve İngiltere, Norveç ve ABD gibi ülkelerde ortalama% 41’dir.Ayrıca, Türkiye’deki üniversitelerde farklı akademik disiplinlerdeki kadınların sayısı da bazı AB ülkelerinde elde edilebilecek olanlardan daha yüksektedir. Örneğin tıp bilimlerinde Türkiye %35 kadın oranına sahip iken, Avrupa Birliği ülkeleri ortalaması %17’dir. Mühendislik bölümlerinde AB ülkelerinin ortalamasının %8/14% oranına karşın Türkiye %20/24% oranlarına sahiptir[8].
Neticede yüksek eğitimdeki cinsiyet eşitliği oranlarında, Avrupa ülkelerine nispeten Türkiye’nin bir üstünlüğünden söz etmek mümkündür. Fakat akademik kadrolarda, tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi, kadın-erkek oranında bir eşitsizlik ortaya çıkmaktadır. Özellikle bu oran, profesörlerde ve yüksek idari görevlilerde oldukça düşük seviyelerdedir. Genel itibariyle eşitliğe varan oranlar söz konusu ise de, 200 yılı aşkın kadın hakları mücadelesinde ulaşması gereken nihai hedef değildir.
[1] Semra Günay, Yeliz Mert Kantar, Evrim Genç Kumtepe, Cemil Ulukan ve diğerleri, “İmprovingGenderEquality in HigherEducation in Turkey”, AppliedSpatial Analysis andPolicy, 12, 2017, s. 168.
[2]A.g.e., s. 169.
[3] Funda Sezgin, Gamze Sart, Levent Dalyancı, “Türkiye’de Yükseköğretime Kayıt Oranı İçin Cinsiyet Eşitsizliğinin İstatistiksel Analizi, Ekonomi Yönetim ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3,2018, s. 84.
[4] “Listovka: GendernoeNeravenstvo v Rossiyu v Tsifrah”, https://ona.org.ru/post/179052225048/gender-inequality-russia, (Erişim Tarihi: 10 Haziran 2019)
[5] Meltem İnce Yenilmez, “Women in Academia in Turkey: ChallengesandOpportunities”,Journal of Administrative Sciences, XIV, 28, 2016, s. 291-292.
[6] Songül Demir, “Akademide Kadın: Farklı Disiplinlerden Kadınların Akademideki Yeri ve Aile Yaşamlarıyla Etkileşimi”, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, VI, 1, 2018, s.192-193.
[7] A. P. Bagirova, S. Ye. Surina, “GendernayaAssimetriya v RossiyskomVısşemObrazovanii: OpıtKoliçestvennogoAnaliza”, StrategiiRazbitiyaSotsialnihObşnostey: İnstitov i Territorii, 2017, s. 205.
[8] Meltem İnce Yenilmez, a.g.e., s. 292.