Astroloji Tarihi: Mezopotamya’dan Antik Yunan’a Astrolojinin Gelişimi
Astroloji tarihi, insanların gökyüzüne duydukları merak ve hayranlığın bir sonucudur. Astroloji, gök cisimlerinin insan hayatı ve kaderi üzerinde etkileri olduğunu varsayan bir sözdebilimdir. Astrolojinin kökeni, Mezopotamya uygarlıklarına kadar uzanmaktadır. Bu uygarlıklar, gezegenleri güçlü tanrılar olarak görüyor ve onların hareketlerini kaydederek kehanetlerde bulunuyorlardı.
Mezopotamya Astrolojisi
Mezopotamya, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuş ve bilim, sanat, kültür ve din alanlarında önemli gelişmelere sahne olmuştur. Bu medeniyetlerden biri de astrolojidir. Astroloji, gökyüzündeki yıldızların ve gezegenlerin insanların hayatını ve kaderini nasıl etkilediğini inceleyen bir bilim dalıdır. Mezopotamya astrolojisi, M.Ö. 3. binyılda Sümerler tarafından başlatılmış ve daha sonra Akadlar, Babiller ve Asurlar tarafından geliştirilmiştir.
Mezopotamya astrolojisi, gökyüzünü 12 burç ve 36 dekan (her burcun üç parçası) olarak bölüştürmüştür. Bu burçlar ve dekanlar, hayvanlar, tanrılar ve mitolojik yaratıklarla ilişkilendirilmiştir. Örneğin, Akrep burcu Girtab adlı akrep tanrısıyla, Yay burcu Pabilsag adlı yarı insan yarı hayvan tanrıyla simgelenmiştir.
Mezopotamya astrolojisi, gezegenleri de tanrılarla ilişkilendirmiştir. Güneş Şamaş, Ay Sin, Merkür Nabu, Venüs İştar, Mars Nergal, Jüpiter Marduk ve Satürn Ninurta olarak adlandırılmıştır. Bu gezegenlerin hareketleri ve konumları, tanrıların insanlara mesajları olarak yorumlanmıştır.
Hem doğum haritası (natal) hem de olay haritası (mundane) olarak kullanılmıştır. Doğum haritası, kişinin doğduğu anda gökyüzündeki gezegenlerin konumunu gösteren bir diyagramdır. Bu diyagrama göre kişinin karakteri, yetenekleri, sağlığı ve kaderi belirlenirdi. Olay haritası ise belirli bir olayın gerçekleştiği anda gökyüzündeki gezegenlerin konumunu gösteren bir diyagramdır. Bu diyagrama göre olayın nedenleri, sonuçları ve etkileri anlaşılırdı.
Mezopotamya astrolojisi matematiksel olduğu kadar sembolik de bir bilimdir. Matematiksel yönü, gezegenlerin hareketlerini hesaplamak ve tahmin etmek için kullanılırdı. Sembolik yönü ise gezegenlerin ve burçların anlamlarını ve ilişkilerini yorumlamak için kullanılırdı. Mezopotamya astrolojisinde sayılar da önemli bir rol oynardı. Örneğin 12 sayısı tamamlanmışlığı, 7 sayısı kutsallığı simgelerdi.
Bu toplumda bireysel hem de toplumsal bir bilim olduğuna inanılan astrolojinin bireysel yönü, kişinin hayatını etkileyen faktörleri belirlemek ve ona tavsiyeler vermek için kullanılırdı. Toplumsal yönü ise devletin yönetimini, savaşları, afetleri ve diğer önemli olayları etkileyen faktörleri belirlemek ve ona uygun politikalar geliştirmek için kullanılırdı.
Astroloji, zaman içinde farklı kültürlerden etkilenerek gelişti ve değişti. Eski Yunan, Roma, Çin, Hint ve Mısır uygarlıkları astrolojiye katkıda bulundular. Eski Yunan’da astroloji, astronomi ile birlikte bilimsel bir gelenek olarak kabul edildi ve felsefe, matematik, tıp gibi alanlarla ilişkilendirildi. Eski Yunan’da ayrıca Zodyak kuşağı oluşturuldu ve burçlar belirlendi.
Antin Yunan Astrolojisi
Mezopotamya astrolojisi, Büyük İskender’in fetihleriyle birlikte Eski Yunan’a yayıldı. Eski Yunan’da, gökyüzü incelemeleri başlangıçta sadece astronomi ile ilgiliydi. Ancak, Mezopotamya uygarlıklarının etkisiyle, astroloji de görünmeye başladı. Eski Yunan astrolojisi, gezegenlerin ve burçların karakteristik özelliklerini belirledi.
Antik Yunan astrolojisinin temel özelliklerinden biri, horoskop yani doğum haritası kavramının ortaya çıkmasıdır. Horoskop, bir kişinin doğduğu an ve yerde gökyüzünün durumunu gösteren bir şemadır. Horoskop, gezegenlerin burçlardaki konumlarını, evler denilen 12 bölgeyi ve bunlar arasındaki açıları içerir. Horoskop, kişinin karakterini, potansiyelini, yaşam alanlarını ve gelecekte karşılaşabileceği olayları yorumlamak için kullanılır.
Antik Yunan astrolojisinin bir diğer özelliği, gezegenlerin ve burçların tanımının yapılmasıdır. Gezegenler, gökyüzünde hareket eden ışıklı cisimlerdir ve her biri farklı bir anlam ve etkiye sahiptir. Antik Yunan astrolojisinde 7 gezegen vardır: Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn. Burçlar ise, gökyüzünde belirli aralıklarla ayrılan 12 bölgedir ve her biri farklı bir karakteristik ve nitelik taşır. Antik Yunan astrolojisinde burçlar şunlardır: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık.
Antik Yunan astrolojisinin bir başka özelliği de, dört element teorisinin kullanılmasıdır. Dört element teorisi, her şeyin ateş, hava, su ve toprak olmak üzere dört temel unsurdan oluştuğunu savunur. Bu unsurların her biri farklı niteliklere sahiptir: Ateş sıcak ve kuru, hava sıcak ve nemli, su soğuk ve nemli, toprak soğuk ve kurudur. Antik Yunan astrolojisinde bu unsurlar gezegenlere ve burçlara atfedilir. Örneğin Güneş ateş elementine aitken Ay su elementine aittir. Koç ateş burcu iken Boğa toprak burcudur.
Antik Yunan astrolojisinin son olarak bahsedeceğimiz özelliği ise mitoloji ile ilişkilendirilmesidir. Antik Yunan mitolojisi çok tanrılı bir inanış sistemidir ve tanrılar olağanüstü yeteneklere sahiptir. Antik Yunan astrolojisinde gezegenler ve burçlar bu tanrıların adlarıyla anılır ve onların özelliklerini yansıtır. Örneğin Merkür gezegeni Hermes tanrısının adını alır ve iletişim, zeka ve ticaret ile ilgilidir. Yengeç burcu ise Artemis tanrıçasının adını alır ve duygusallık, koruma ve aile ile ilgilidir.
Antik Yunan astronomisi, gök cisimlerinin hareketlerini matematiksel olarak açıklamaya çalışan bir bilim dalıydı. Antik Yunan astronomisi klasik antik dönemde Yunan dilinde yazılmıştır ve antik Yunan, Helenistik, Greko-Romen ve geç dönem antik çağlarını kapsar. Yunanca, Helenistik dönemden Büyük İskender’in (III. Aleksandros) fethini takip eden süreçte bilimin dili haline geldiği için antik Yunan astronomisi coğrafi sınırları aşmıştır. Bu yüzden Helenistik astronomi olarak da adlandırılır. Helenistik ve Roma dönemleri boyunca Yunan olan veya olmayan birçok astronom, çalışmalarını Yunan geleneklerini kullanarak Ptolemaios krallığındaki İskenderiye kütüphanesini de içeren büyük bir enstitüde yürütüyordu. Tarihçiler astronominin gelişimindeki en büyük aşamanın helen ve Yunan astronomlar tarafından tarafından atlandığını düşünüyor. Yunan astronomisi gök olaylarına akla yatkın fiziksel açıklamalar arayışıyla başlayıp şekillenmiştir. Kuzey yarımkürede bulunan takım yıldızlarının çoğunun ismi birçok yıldızın, asteroidlerin ve gezegenlerin ismi gibi Yunan astronomisinden türemiştir. Yunan astronomisi Mısır ve özellikle Babil astronomisinden ilham almış ve sırasıyla Hint, Arap ve Batı Avrupa astronomisini etkilemiştir.
Antik Yunanistan’da ilk edebi eserlerde bile astrolojiye yer verilmektedir. Örneğin Homeros’un İlyada eserinde Orion, Büyük Ayı Sirius, Ülker gibi takımyıldız, yıldız ve yıldız kümelerinden bahsedilmektedir. Daha detaylı astronomik bilgilere Homeros’dan yaklaşık bir jenerasyon sonra Hesiodos’un İşler ve Günler eserinde rastlamak mümkündür. Hesiodos, Arcturus yıldızını şairane takvimi İşler ve Günler ‘e ekler. Homeros da Hesiodos da bilimsel çalışma yapmış olmamalarına rağmen, okyanusla çevrili düz dünya teorisinin kozmolojik temelini atmışlardır. Bazı yıldızlar doğar ve batar (Antik Yunanlara göre okyanusun içinde kaybolur), bazıları her zaman görünür. Yılın belli zamanlarında, belli yıldızlar doğar ve batar.
Günümüz Astrolojisi’nin Babası: Ptolemaios
Ptolemaios’un Dört Kitap (Tetrabiblos) eseri, antik çağın en ünlü ve etkili astroloji kitabıdır. Öyle ki kendisine kadar olan bilgileri sistematik bir şekilde değerlendirip günümüze kadar olan etkisiyle günümüz astrolojisinin de mimarı sayılabilir. Ptolemaios, MÖ 2. yüzyılda yaşamış ünlü bir matematikçi, astronom ve coğrafyacıydı. Ayrıca Büyük İskender’in generali ve Mısır’ın ilk Ptolemaios hanedanı kurucusuydu.
Dört Kitap’ta gezegenlerin nitelik ve etkileri, burçların özellikleri, uğurlu ve uğursuz günlerin belirlenmesi gibi astroloji kapsamındaki konular hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Eseri dört bölümden oluştuğu için Tetrabiblos (Dört Kitap) olarak adlandırmıştır.
Ptolemaios, astrolojiyi bir bilim olarak ele almış ve gökyüzü olaylarının insanların hayatları üzerindeki etkisini mantıklı ve sistematik bir şekilde açıklamaya çalışmıştır. Eserinde, gökyüzü cisimlerinin doğum anındaki konumlarının kişinin karakterini, kaderini ve geleceğini nasıl belirlediğini anlatmıştır. Ayrıca, gezegenlerin farklı burçlarda nasıl davrandıklarını, hangi burçların birbiriyle uyumlu veya uyumsuz olduklarını, hangi gezegenlerin hangi meslekleri veya hastalıkları yönettiğini de detaylı bir şekilde açıklamıştır.
Eser astroloji tarihinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ptolemaios’un gözlem ve hesaplama yeteneği ile astrolojiyi bilimsel bir temele oturtmaya çalışması, onu hem bir bilim adamı hem de bir sanatçı olarak göstermektedir. Eseri, hem antik hem de modern zamanlarda astrolojiye ilgi duyanlar için bir başvuru kaynağı olmuştur. Eserde Ptolemaios, gökyüzündeki cisimlerin insanların karakterleri, sağlıkları, meslekleri, evlilikleri ve gelecekleri üzerindeki etkilerini anlatır.
Ptolemaios’un Dört Kitap eseri, antik çağda Yunanistan, Roma ve İslam dünyasında büyük ilgi görmüş ve pek çok dile çevrilmiştir. Orta Çağ’da da Avrupa’da astrolojiye ilgi duyan bilginler tarafından okunmuş ve yorumlanmıştır. Ptolemaios’un astroloji teorisi, modern zamanlara kadar geçerli kabul edilmiş ve günümüzde de bazı astrologlar tarafından kullanılmaktadır. Kitap astroloji tarihinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ptolemaios’un gözlem ve hesaplama yeteneği ile astrolojiyi bilimsel bir temele oturtmaya çalışması, onu hem bir bilim adamı hem de bir sanatçı olarak göstermektedir. Eseri, hem antik hem de modern zamanlarda astrolojiye ilgi duyanlar için bir başvuru kaynağı olmuştur.
Eski Yunan astrolojisi, daha sonra Roma İmparatorluğu’na ve diğer kültürlere de aktarıldı. Astroloji, tarihin çoğu boyunca bilimsel bir gelenek olarak kabul edildi ve astronomi, simya, meteoroloji ve tıp gibi diğer çalışmalarla bağdaştırıldı.
Antin Yunan Sonrası Astroloji
Astroloji, Orta Çağ’da İslam dünyasında da ilgi gördü. İslam alimleri, Eski Yunan ve Hint kaynaklarını tercüme ederek astrolojiye yeni bilgiler eklediler. Ayrıca gözlemevleri kurarak gökyüzünü daha detaylı incelediler. Astroloji, Rönesans döneminde Avrupa’ya İslam dünyasından aktarıldı.
Astroloji, 17. yüzyılın sonunda bilimsel devrimle birlikte sarsıldı. Astronomi ve fizikteki yeni keşifler, astrolojinin temellerini çürüttü. Astroloji, akademik ve teorik saygınlığını yitirdi ve popüler kültürün bir parçası haline geldi. Günümüzde astrolojinin bilimsel bir temeli yoktur ve sadece eğlence amaçlı kullanılmaktadır.
Astroloji tarihi, insanların gökyüzüne olan ilgisinin binlerce yıllık bir yansımasıdır. Astroloji, insanların kendi hayatlarını anlamlandırma ve geleceği öngörme çabalarının bir ürünüdür. Astroloji, farklı kültürlerin ortak mirasıdır.