Dövmenin Kısa Tarihi
Bir çoğumuzun ilgiyle yaklaştığı vucudumuza estetik bir görünüm kazandıran dövmelerin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını düşündünüz mü? Günümüzde teknolojik aletlerle hızlı bir şekilde yapılan dövme kültürünün oldukça geniş bir geçmişi bulunmaktadır. Peki teknolojinin gelişmediği insanlığın erken devirlerinde bu dövmeler nasıl yapılırdı?
Bir çoğumuzun ilgiyle yaklaştığı vucudumuza estetik bir görünüm kazandıran dövmelerin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını düşündünüz mü? Günümüzde teknolojik aletlerle hızlı bir şekilde yapılan dövme kültürünün oldukça geniş bir geçmişi bulunmaktadır. Peki teknolojinin gelişmediği insanlığın erken devirlerinde bu dövmeler nasıl yapılırdı?
1- Buzadam Ötzi’nin Dövmeleri
Binlerce yıllık geçmişi olan dövme kültürünün kökenleri MÖ 3000’li yıllara dek uzanmaktadır. MÖ 3250 yıllarında yaşadığı sanılan Ötzi, buzulların erimesi ve aşırı soğuk sonucu Trollerde bir buz dağının altında giysi ve diğer araçlarıyla beraber gömülü kalmıştır. Onun vücudunda yapılan incelemede, toplam 61 adet dövmeye rastlanılmıştır. Bir eklem hastalığından müzdarip olduğu düşünülen Ötzi’nin dövmeleri, genellikle eklem noktalarındadır. Bu durum da dövmelerin bir tür tedavi amaçlı uygulandığını düşündürmektedir.
2- Mezopotamya’da Köleler ve Dövme
İnsanlığın en eski hukuk metinleri olarak kabul edilen “Hammurabi Kanunları”nın bazı maddeleri, o dönemde Babil’de, kölelerin mülkiyetlerini belirlemek için elleri ve yüzlerine dövme yapıldığını göstermektedir.
Mezopotamya uygarlığında dövme uygulaması yalnızca mülkiyeti belirtmek için kullanılmamıştır. Öte yandan köle ve suçluları cezalandırmak için bir işaret olarak da uygulanmıştır. Örneğin, Nino- va’dan kalan bir belgeden, saygın bir bilim ve din adamının bilinmeyen bir nedenle Asur’dan kaçtığı ve görünüşe göre “elleri ve yüzü damgalanarak” sonradan bir köle haline gelmiş olduğu anlaşılmaktadır.
3- Antik Mısır’da Sosyal Statü’nün Dövmelere Etkisi
Dövmeye dair tarihteki daha canlı bir örnek Antik Mısır’da karşımıza çıkmaktadır. MÖ. 2000’li yıllarda yaşadığı tahmin edilen bazı mumyalarda dövme izlerine rastlanılmıştır. Bu izlerden yapılacak analizlere göre Antik Mısır’daki dövmeler, hem kadınlar hem de erkekler tarafından yaptırılmıştır. Özellikle kadınlar, ellerinin ve bileklerinin üstlerine, boğazlarına, kollarına ve ayaklarına dövme yaptırmışlardır. Erkeklerde ise genellikle göğüslerde, kollarda ve ayak bileklerinde dövmelere rastlanılmıştır. Özellikle savaşçı erkekler, belirli sembolleri ve tanrıları betimleyen resimleri vücuduna çizdirmişlerdir. Bununla birlikte sahip olunan statüye, mesleğe göre yaptırılan dövmeler de mevcuttu.
Dövme uygulamasını; köle ve suçluları ayırt etme, dinsel gizem, büyü, tedavi ve süslenme gibi çok farklı amaçlar için kullanan Mısırlılar, özellikle de III. ve IV. hanedanlık döneminden itibaren dövmenin sınırlarını iyiden iyiye genişletmiş; dövmenin Girit ve Yunanistan üzerinden Çin’e, İskoçya’ya, Japonya’ya ve oradan da Kamçatka ve Kuzey Sibirya’ya kadar yayılmasını sağlamıştır
4- Bir Aşağılama Sembolü Olarak Dövme
Antik Yunan dünyasında baktığımızda ise dövmeyle karşılaşmamız mümkündür. Tarihçi Heredotos’un verdiği bilgilere göre Antik Yunanistan’da dövme, Mezopotamya ve Mısır’da görüldüğü gibi, kölelere, suçlulara ve savaş esirlerine uygulanan bir aşağılama ve ceza işareti olarak kullanılmıştır.
Roma İmparatorluğunda “dövme”, kölelerin ücretinin ödenerek satın alındığını ve kölenin kime ait olduğunu belgelemek için köle tüccarları tarafından bir “mülkiyet işareti” olarak kullanılmıştır. Örneğin kaçak kölelerin alınlarına dövmeyle yazılar yazılmıştır. Bu kimselerin alınlarına, Latince “Ben bir kaçağım, beni yakalayın; eğer beni yakaladığınızda geri verirseniz sahibim size bir altın verecek.” anlamına gelen “fugi; tene me; cum revocaveris me (d)omine (m)eo accipis solidum.” sözleri yazılmıştır. Bununla birlikte dövmeler, Roma İmparatorluğu’nun farklı bölgelerine göre farklı manalar taşıyabiliyordu. Örneğin lejyonerler, belirli askeri birimlerin sembollerini dövme olarak yaptırırlardı. Bununla birlikte bir Roma askerinin bağlı olduğu birliğe dair bilgi vermekteydi.
Aynı dönemde Greek ve Roma dünyasının dışında kalan Trakyalılar, İskitler, Dacians, Galyalılar, Picts, Keltler ve Brutonlar gibi kültürler ise dövmeyi daha çok bir gurur işaretleri olarak görmüştür. Nitekim insanlık tarihinin en eski kayıtlardan birini kaleme alan Herodotus, Trakyalıların “dövme”ye büyük bir hayranlık duyduğunu ve dövmenin onlarda bir “soyluluk nişanı” olarak görüldüğünü ifade etmiştir.
5- Ortaçağ Avrupası ve Modern Dövmeciliğin Gelişimi
Ortaçağ Avrupa’sında ise dövmenin ne derece yaygın olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı tarihçiler, Ortaçağ Avrupa’sında dövme uygulamasının bulunmadığını ileri sürmüşlerdir. Nitekim Hıristiyanlık’a göre dövme yaptırmak yasaklanmış bir eylemdir. Hatta dövme yaptıran kimseler, lanetlenmiş ve yasaklanmış bu pagan adetlerini uyguladıkları için cezalandırılmıştır. Fakat hacıların belirli durumda dini sembolleri vücuduna çizdirdiği de bilinmektedir. Ancak bu uygulama oldukça seyrek karşımıza çıkar. Öte yandan İskandinav coğrafyasında ise dövmelerin sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Vikingler, bu konuda oldukça ön plana çıkmışlardır. Viking dövmeleri genellikle hayvan figürlerini, kabile ve doğa sembollerini içermiştir.
Üç büyük dinin yasaklamasıyla Avrupa’da Ortaçağ boyunca neredeyse tamamen unutulan dövme kültürü, coğrafi keşifler sonucu Polinezya ve Amerika yerlileri sayesinde Batı dünyasında yeniden keşfedilmiştir. 1769 yılında İngiltere adına yelken açan James Cook, Tahiti’yi keşfetmiş ve burada geleneksel Tahiti dövmesiyle karşılaşmıştır. Hatta Cook, 1777’de Tahiti dilinden gelen “ta-tau” sözcüğünü “tattoo” olarak İngilizce’ye kazandıran ilk kişi olmuştur. Bu süreçte Cook, yalnızca “dövme (tattoo)” sözcüğünü İngilizce’ye kazandırmakla kalmamış; “Omai” ve “Tupia” adlı dövmeli iki yerliyi İngiltere’ye getirerek İngilizlere Tahiti dövmesinin canlı örneğini de göstermiştir. Tahitili yerlilerle tanışan İngilizler, bu karşılaşma sonucu ilk kez dövmeyle tanışmış ve dövmeyi bir “vahşilik ya da ilkellik işareti” olarak algılamışsalar da, zamanla garip bir biçimde, üst sınıftan çok sayıda kimse küçük dövmeler yaptırmaya başlamıştır.
Örneğin, Galler Prensi VII. Edward da, 1862’de Filistin’e ziyareti sırasında koluna haç dövmesi yaptırmıştır. Yine, Kral VII, Edward’ın oğlu V. George, 1882’de yaptığı Japonya ziyaretinde bileğine bir canavar motifi işletmiştir. Rus Çarı II. Nicholas, Yunan Kralı I. George, İsveç Kralı I. Oscar, son Alman İmparatoru ve Prusya Kralı II. Wilhelm dövme yaptıran diğer dünya liderleri arasındadır. Böylece, İngiliz kraliyet ailesi başta olmak üzere, dünya liderlerinin dövmeye karşı bu ilgisi, dövmenin XIX. yüzyılda İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde iyiden iyiye yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Modern dövmenin kökeni, 19. yüzyılın sonlarına doğru, Thomas Edison’un 1876 yılında elektrikli bir kalem geliştirmesiyle başlamaktadır. Bu kalem, çizgi çizmek yerine deriyi delerek mürekkep enjekte etme yöntemini kullanarak ilk modern dövme makinesini oluşturmuştur. İlk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde, özellikle denizciler arasında popüler hale gelmişitir. Bilhassa 1850’li yıllardan itibaren dövme iyice yaygınlık kazanmaya başlamış ve Amerika’da çeşitli dövme dükkanları açılmaya başlanmıştır.
Dövmenin popülaritesi, 20. yüzyılın başlarında özellikle sirklerde ve gösterilerde dövme gösterileri yapılmasıyla artmıştır. Bu dönemde, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, dövme sanatçıları kendilerine özgü stiller ve teknikler geliştirmişlerdir. Bu sanatçılar, dövmeleri daha ayrıntılı hale getirmek için renkli mürekkepler ve daha gelişmiş dövme makineleri kullanmışlardır.