XIV-XVI. Yüzyıllarda İtalyan Devletlerin Karadeniz’deki Faaliyetleri - NovaSofya

XIV-XVI. Yüzyıllarda İtalyan Devletlerin Karadeniz’deki Faaliyetleri

XI. yüzyıldan itibaren Amalfi, Pisa, Cenova ve Venedik gibi İtalyan şehir devletleri, Bizans İmparatorluğu’nun imtiyazları sayesinde Akdeniz’deki ticarette nüfuz sahibi olmaya başlamışlardı. Bu nüfuzun ilk başlangıç emareleri Alexios Komnenos’un (1081 saltanatında başladı. Nitekim Norman tehdidi ile başa çıkamayan Komnenos, Venedik’ten yardım almış ve karşılığında ticarette büyük imtiyazlar vermişti. Venedikliler, o tarihlerden itibaren imparatorluğun bütün yerlerinde, hatta İstanbul’da dahi, herhangi bir vergi ödemek zorunda kalmadan serbest ticaret yapmaya başladılar[1]. İlerleyen dönemlerde de diğer İtalyan devletleri bu imtiyazlardan faydalanıp Anadolu kıyılarındaki bazı liman kentlerine yerleşmişler ve kimi yerlerde özerk koloniler oluşturmayı başarmışlardır[2].

XIII. yüzyılın ilk yıllarında, asrın en çarpıcı olaylarından biri olan Latinlerin Konstantinopolis’i işgali gerçekleşmişti. Dördüncü Haçlı Seferi’nin bu şaşırtıcı sonucu, şehrin 1261 yılına dek Latin egemenliğinde kalmasına yol açtı. Bu tarihlerde Bizans İmparatorluğu, varlığını İznik merkezli devam ettirmekteydi. Bizans İmparatoru VIII.  Mihail Paleologos, Konstantinopolis’i geri almayı hedefliyordu; ancak bunun için yardıma ihtiyacı vardı. O sıralarda Doğu Akdeniz’deki en büyük güç olan Venedik, Cenevizlilere düşmanlık beslemekteydi. Bunun farkında olan Mihail, Cenova’yla bir ittifak oluşturdu ve 1261’de Konstantinopolis’i ele geçirdi. Cenova’nın bu desteğinin karşılığında, onlara ticari imtiyazlar ve vergi muafiyetleri verildi[3]. Bu sayede Cenevizliler artık Karadeniz’e açılma hakkını da elde etmişlerdi. Akabinde doğrudan Karadeniz’e açılıp bazı koloniler kurdular. Burada Cenevizliler, mahalli hükümdarlarla yaptığı anlaşmalar gereğince kıyı bölgelerinde küçük ve müstahkem olmayan topraklar elde ediyorlar, daha sonraları ise oraları güçlü kaleler haline getiriyorlardı[4].

Konstantinopolis’in Bizans eline geçmesiyle birlikte Venedikliler, ticari üstünlüklerini kısa bir süre Cenevizlilere kaptırmışlardı. Fakat zamanla eski nüfuzlarını yeniden sağlamayı başardılar. 1268, 1277 ve 1285 yıllarında muhtelif antlaşmalar yaparak Karadeniz’in kıyı bölgelerinde yerleşme ve ticaret imtiyazları elde ettiler[5].  Kısacası XIV. yüzyılın başlarında Akdeniz ve Karadeniz’de Venedik ve Cenevizlilerin yoğun bir nüfuzu söz konusuydu. Fakat mevzu bahis Karadeniz olduğunda, Cenevizlilerin bölgedeki etkisinin Venediklilere kıyasla daha yoğun olduğunu söylemek yerinde olacaktır.

XIV. yüzyılda Karadeniz havalisinde, ticari olarak etkin şehirlere baktığımızda; Karadeniz’in kuzey kıyılarında Kefe ve Tana ön plana çıkmaktadır. Anadolu kıyılarında ise Trabzon, Samsun, Sinop ve Amasra birbirine bağlı büyük liman kentleridir. Bilhassa Trabzon limanı Tebriz’den Kefe’ye, Samsun’dan İstanbul’a dek giden ticari malların aktarma yeriydi. Demir, gümüş, şap Trabzon’daki en önemli materyallerdi. Aynı zamanda civar yörelerde üretilen kurutulmuş balık, yün, ipek ve keten kumaş gibi metalar da mevcuttu. Bu bölgede Trabzon Komnenos Devleti ile Cenevizlilerin nüfuzu yoğundu. Cenevizliler Karadeniz’e, navis bucius ve barka adlı gemileri getirmişlerdi. Navis bucius, iki direkli, yelkenleri üçgen, 35 metre uzunluğunda ve ortalama 500 tona yakın yük taşıma kapasiteli kadırgalardı. Bu büyük gemiler, Karadeniz’deki ticareti canlandırdılar[6].

Karadeniz’in kuzey kıyılarında ise Kefe, en önemli ticaret kentiydi. Bu şehir Karadeniz’deki ticari faaliyetlerin merkezi durumundaydı. 1266 yılında Altın Orda hanı ile yapılan bir anlaşmanın ardından Cenevizliler tarafından kurulmuş ve zamanla Solhat ile Tana şehirlerini geride bırakarak Karadeniz ticaretinin kavşak noktalarından biri olmuştur. Altın Orda hanları bu şehri kendi topraklarında kabul ediyorlar, “tudun” adlı bir temsilci vasıtasıyla vergileri topluyorlardı. Cenevizliler de bu tudunlarla iyi geçinmek zorundaydılar. Fakat zaman zaman sorunlar da baş gösteriyordu. Örneğin Canıbek Han, 1343-1344 yılları boyunca Kefe’yi kuşatmıştı. Ertesi sene, bir başarısız girişimde daha bulundu. Fakat bu seferlerin hiçbirinde bir başarı elde edememiş; Cenevizliler hakimiyetlerini korumada muvaffak olmuşlardır[7].

Kuzey kıyılarındaki mühim kentlerden diğerleri Suğdak ile Tana idi. Bu iki şehirde de Venedik nüfuzu kuvvetliydi ve şehirlerde Müslümanlar da yaşamaktaydılar. 1365 yılında Suğdak, Cenevizlilerin eline geçti. Bu tarihten sonra Venedik, Tana kendi üzerine yoğunlaştılar ve bu şehri bir kültürel merkez haline getirerek Karadeniz ile Asya arasındaki ticaretin en önemli üslerinden biri yaptılar. Tana limanı, Rusya’dan ve Deşt-i Kıpçak’tan gelen köleler, Orta Asya’dan gelen ipekler, baharatlı eşyalar, mücevherler gibi her türlü malın toplandığı ve kervanların buluştuğu bir merkezdi. Kısacası Trabzon limanının ardından Tana kenti, Venediklilerin Karadeniz’deki varlığının temel üssüydü[8].

XV. yüzyıl Karadeniz tarihi için bir dönüm noktasının başlangıcına tekabül ediyordu. Nitekim Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’a yayılması, Karadeniz’e nüfuz etmesi; Altın Orda Devleti’nin çöküşü ve akabinde Türk-Tatar hanlıklarının ortaya çıkması gibi unsurlar Karadeniz’deki güç dengesini değiştirmeye başlamıştı. Bilhassa Avrupalılar, bu güç dengelerinin içerisinde Karadeniz’e erişimi kısıtlanmaya başlanmıştı. Bu atmosfer içerisinde Karadeniz’de nüfuz sahibi olmak isteyen devletler, Cenova, Venedik, Floransa, Pisa, İngiltere, Fransa, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Osmanlı Devleti, Rus knezlikleri, Polonya, Macaristan, Litvanya Büyük Dükalığı, bölgedeki Türk-Tatarlar vb. birçok siyasi teşekkülden ibaretti. Bu büyük devletlere ek olarak Kırım Hanlığı, Trabzon İmparatorluğu, Theodoro Prensliği gibi unsurları da göz ardı etmemek gerekir[9].

Karadeniz’deki Ceneviz egemenliğine önemli bir darbe vuran hadiseler silsilesi, İstanbul’un fethiyle başladı. Bilindiği üzere İstanbul’un muhasarası esnasında Ceneviz birlikleri Bizans’a yardım amacıyla şehre gelmiş ve savunmaya katılmışlardı. Bu durum Osmanlılarda Ceneviz’e karşı bir düşmanlık oluşturmuştu. Fethin akabinde ise boğazların Türk kontrolü altına girmesiyle Ceneviz ticareti büyük bir darbe yemişti[10]. Öyle ki Cenevizlilerin Karadeniz’deki kolonilerine erişmesi adeta sultanın insafına kalmıştı. Boğazdan geçişe alternatif, Tuna Nehri güzergahını kullanmaktı oysa bu boğazları kullanmanın yerini tutmuyordu[11]. Aynı sonuç Venedik için de geçerliydi. Venedik’in Karadeniz’deki en mühim ticaret kenti olan Tana’ya erişim, boğazlar aracılığıyla gerçekleşmekteydi[12].

XV. yüzyılın ortalarında Karadeniz’deki Ceneviz kolonileri, Altın Orda’nın iç karşıklıklarına dahil oluyorlar ve zaman zaman taraf haline geliyorlardı. Örneğin I. Mengli-Giray’ın Cenevizlilerin eline esir düştüğü ve akabinde onlar tarafından tahta çıkarıldığı iddiaları mevcuttu. Keza Rus kaynaklarında da Kefelilerin Mengli-Giray’ın adamları olduğu yazılıyordu. Ancak yine de Mengli-Giray’ın Cenevizliler tarafından tahta çıkarıldığı iddiası oldukça mübalağalıdır. Bununla birlikte diplomatik olarak Mengli-Giray ile Cenevizliler arasında bazı ittifakların varlığı söz konusudur[13].

Daha ilgi çekici olanı, Mengli-Giray’ın saltanatından evvel, Kırım Hanlığı’nın kurucusu Hacı Giray devrinde gerçekleşmiştir. Kaynaklara göre 1454 yılında Fatih Sultan Mehmed, hiç beklenmedik bir şekilde Karadeniz’in kuzeyindeki Ceneviz kolonileri üzerine bir filo sevk etmiştir. Demir-Kahya komutasında elli kadar kadırgadan oluşan bir filo Kefe önlerinde belirmiş aynı zamanda sultanla anlaşan Hacı-Giray da altı bin kişilik bir süvari ordusuyla şehrin önüne yaklaşmıştır. Akabinde telaşa kapılan Cenevizliler, yıllık haraç verme taahhüdüyle bu tehdidi bertaraf etmişlerdir. Bu Osmanlı seferinin sebepleri çeşitlidir. Yukarıda ifade edildiği gibi İstanbul’un muhasarası sırasında Cenevizliler Haçlı koalisyonu oluşturmaya çalışmışlardır. Akabinde ise Karadeniz’de Türk gemilerine karşı korsanvari hareketlere girişmişlerdir[14]. Bununla birlikte asıl gaye, Karadeniz’in bir Türk gölü olmasıdır. Nitekim Kırım limanlarının iktisadi ehemmiyeti bulunmaktadır ve Karadeniz’in bir Türk gölü haline gelmesinin Osmanlılara kayda değer getirileri olacaktır. Bu amaç doğrultusunda 1461’de Amasra, Sinop, Trabzon fetihleri gerçekleştirilmiştir[15]. Karadeniz’in Anadolu kıyılarında hâkimiyet kurulduktan sonra hedef, Kırım’ın önemli limanları olan Kefe ve Azak idi. Astarhan, Ürgenç, Kabil; İran ve Çin üzerinden gelen mallar bu limanlar vasıtasıyla Avrupa’ya intikal etmekteydi[16]. Yine de Ceneviz-Kırım-Osmanlı ilişkileri tek yönlü değildi. 1454 muhasarasının ardından 1455-1457 yıllarında Cenevizlilerin Kırım Hanı Hacı Giray ile ittifak yaptığı malumdu[17].

1475 yılına doğru Kırım Hanlığı içerisinde çıkan kargaşalar, Fatih’i derhal Kefe’nin fethedilmesi fikrine itti[18]. Bu harekât için münasip bir sebep de doğmuştu. Kefe’de Kırım hanını temsil eden Tudun unvanlı Eminek Mirza, Ceneviz ricali tarafından Osmanlılarla anlaşmış olması sebebiyle azledildi. Mengli Giray Han’a Eminek Mirza yerine Sartak’ın getirilmesini kabul ettirdiler. Bu hadiseyi işiten Eminek, bütün Tatar aristokrasisini etrafında toplayarak Kırım hanına karşı başkaldırdı. Mengli Giray ise kendisine sadık bin beş yüz süvarisi ile birlikte Kefe’ye sığınmak zorunda kaldı ve akabinde Kefe’yi kuşatmaya kalkan Eminek Mirza, Osmanlı padişahını yardıma çağırdı. Bu suretle Gedik Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu harekete geçip, başta Kefe olmak üzere Kırım’daki tüm Ceneviz limanlarını ele geçirdi. Kefe’nin fethiyle birlikte zindanda tutulan Mengli Giray ise Gedik Ahmed Paşa tarafından zindandan çıkarıldı. Onun artık Osmanlılara sığınmaktan başka çaresi kalmamıştı. Bu sayede Mengli Giray Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed’e bağlılığını bildirdi[19]. Böylelikle Karadeniz’de Osmanlı hâkimiyeti sağlanmış ve dahası Kırım Hanlığı Osmanlı tabiiyetine girmişti. Bununla beraber Karadeniz’in en ehemmiyetli ticaret kenti Kefe de Cenevizlilerin elinden alınmış oldu.

Zikredilen siyasi gelişmelerin dışında, Cenevizli tüccarların Akdeniz ve Karadeniz’de hala önemli nüfuzları bulunması, onların Osmanlı ülkesinde ticaret yapmalarını da beraberinde getiriyordu. Nitekim Osmanlı’nın erken dönemlerinden bu yana Osmanlı ülkesinin hemen hemen her şehrinde Ceneviz tüccarını görmek mümkündü. Hatta Osmanlı sultanları, sınırları içerisindeki limanlarda, sularda ve diğer yerlerde onlara serbestçe ticaret yapma imtiyazını vermişlerdi[20]. Kefe’nin ele geçirilmesinin ve Karadeniz’de Ceneviz varlığına son verilmesinin ardından Cenevizli tacirler, Osmanlı ülkesinde sultanın kararları dahilinde ticaret yapmaya devam ettiler. Ancak Karadeniz’deki kolonilerini kalıcı olarak kaybetmişlerdi.

KAYNAKÇA

OSTROGORSKY, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, Ankara, 2006.

GREGORY, Timothy E., Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, İstanbul, 2021.

ÇAVUŞDERE, Serdar, “Selçuklular Döneminde Akdeniz Ticareti, Türkler ve İtalyanlar”, Tarih Okulu, Sayı 4, 2009, 53-75.

TEZCAN, Mehmet, “Türk-Moğol Hâkimiyeti Döneminde Karadeniz’de Ticaret”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt XXIV, Sayı 1, 151-194.

DELETANT, Dennis, “Genoese, Tatars and Rumanians at the Mouth of the Danube in the Fourteenth Century”, The Slavonic and East European Review, Vol. LXII, No 4, 511-530.

SEVER, İlker, “XIV. Yüzyılın Ortalarında Trabzon Komnenos Devleti – Ceneviz İlişkileri ve Ceneviz’in Giresun Baskını (1348)”, Uluslararası Giresun ve Doğu Karadeniz Sosyal Bilimler Sempozyumu, Haz. Gazanfer İltar, Ankara, 2009, 108-116.

KHVALKOV, Evgeny, The Colonies of Genoa in the Black Sea Region, New York, 2018.

RUNCİMAN, Steven, Konstantinopolis Düştü; 29 Mayıs 1453, Çev. Derin Türkömer, İstanbul, 2018.

KİRK, Thomas Allison, Genoa and the Sea: Policy and Power in an Early Modern Maritime Republic, Maryland, 2013.

MADDEN, Thomas F., Venice: A New History, London, 2012.

SMİRNOV, V. D., Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı, Çev. Ahsen Batur, İstanbul, 2016.

STANTCHEV, Stefan, “Devedo: The Venetian Response to Sultan Mehmed II in the Venetian-Ottoman Conflict of 1462-79”, Mediterranean Studies, Vol. XIX, 2010, 43-66.

İNALCIK, Halil, Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar 1441-1700, İstanbul, 2017.

TANSEL, Selahattin, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyetleri, Ankara, 1953.

İNALCIK, Halil, “Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığı’nın Osmanlı Tâbiliğine Girmesi ve Ahidname Meselesi”, Belleten, Cilt VIII, Sayı 30,185-229.

PARLAZ, Selim, “XV. Yüzyıl Balkan Topraklarında Osmanlı ve Ceneviz Ticaretinde Ceneviz Tüccarları ve Ticari Mallar”, Balkan Tarihi, Cilt II, Ed. Zafer Gölen, Abidin Temizer, Ankara, 2016, 285-296.


[1] Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, Ankara, 2006, s. 330-332; Timothy E. Gregory, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, İstanbul, 2021, s. 290-291.

[2] Serdar Çavuşdere, “Selçuklular Döneminde Akdeniz Ticareti, Türkler ve İtalyanlar”, Tarih Okulu, Sayı 4, 2009, s. 55.

[3] Timothy E. Gregory, a.g.e., s. 340.

[4] Mehmet Tezcan, “Türk-Moğol Hâkimiyeti Döneminde Karadeniz’de Ticaret”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt XXIV, Sayı 1, s. 158.

[5] A.g.m., s. 159; Dennis Deletant, “Genoese, Tatars and Rumanians at the Mouth of the Danube in the Fourteenth Century”, The Slavonic and East European Review, Vol. LXII, No 4, s. 511-513.

[6] İlker Sever, “XIV. Yüzyılın Ortalarında Trabzon Komnenos Devleti – Ceneviz İlişkileri ve Ceneviz’in Giresun Baskını (1348)”, Uluslararası Giresun ve Doğu Karadeniz Sosyal Bilimler Sempozyumu, Haz. Gazanfer İltar, Ankara, 2009, s. 110-111.

[7] Mehmet Tezcan, a.g.m., s. 161.

[8] A.g.m., s. 162.

[9] Evgeny Khvalkov, The Colonies of Genoa in the Black Sea Region, New York, 2018, s. 394.

[10] Steven Runciman, Konstantinopolis Düştü; 29 Mayıs 1453, Çev. Derin Türkömer, İstanbul, 2018, s. 9; Thomas Allison Kirk, Genoa and the Sea: Policy and Power in an Early Modern Maritime Republic, Maryland, 2013, s. 12.

[11] Evgeny Khvalkov, a.g.e., s. 404.

[12] Thomas F. Madden, Venice: A New History, London, 2012,s. 211.

[13] V. D. Smirnov, Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı, Çev. Ahsen Batur, İstanbul, 2016, s. 170-173.

[14] A.g.e., s. 175-179; Stefan Stantchev, “Devedo: The Venetian Response to Sultan Mehmed II in the Venetian-Ottoman Conflict of 1462-79”, Mediterranean Studies, Vol. XIX, 2010, s. 48.

[15]   Halil İnalcık, Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar 1441-1700, İstanbul, 2017, s. 55-56.

[16]   Selahattin Tansel, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyetleri, Ankara, 1953, s. 271.

[17] Evgeny Khvalkov, a.g.e., s. 405.

[18] V. D. Smirnov’a göre Osmanlıların Kırım’a gelmelerinin, bu bölgedeki taht mücadeleleriyle ilgisi yoktu. Zaten Osmanlılar bu devirde Kırım Tatar yurdunun hâkimi olarak Altın Orda hanını görüyorlardı. Ayrıca müellife göre, Fatih Sultan Mehmed gibi zeki bir sultanın, bu tür karmaşık mücadelelerin sergilendiği Kırım diyarına yalnızca ittifak amacıyla girme isteği mümkün görünmemektedir. Onun Kırım’a karşı planlarının temelinde, İstanbul’un fethi sırasında Cenevizlilerin düşmanca faaliyetleri ve korsanvari hareketleri yatıyor olmalıydı. V. D. Smirnov, a.g.e., s. 176-179.

[19]   Halil İnalcık, a.g.e., s. 62-64; Kırım Hanlığı’nın Osmanlı tabiiyetine girme meselesi üzerinde fikir birliğine varılamamış bir hadisedir. Nitekim en eski Osmanlı kroniklerinde bu hususa ilişkin bilgiler bulunmamaktadır. Tabiiyet meselesine dair ilk rivayet XVI. yüzyıl sonlarında kaleme alınan Cenabi’nin eserinde görülür. Bu rivayete göre, Mengli Giray Han Kefe’nin Osmanlılar tarafından fethinin akabinde zindandan çıkarılmış ve kazara İstanbul’a gönderilip tam idam olacağı esnada padişahın affına mazhar olmuştur. Akabinde ona Kırım Hanlığı tahtı bahşedilmiştir. Bu iddia, Cenabi’den sonraki tarihçiler tarafından da olduğu gibi kabul edilmiştir. Netayicü’l-Vukuat ve Abdurrahman Şeref Bey’in Osmanlı tarihi ile günümüze dek ulaşmıştır. Ancak Es Sebü’s Seyyar, Gülbin-i Hanan ve Cevdet Paşa’nın eserinde bunun tam tersi yönünde bir rivayet söz konusudur. Bu rivayete göre Mengli Giray Han Cenevizlileri Kırım limanlarından atma gayesiyle Fatih Sultan Mehmed’den yardım talep etmiş ve muvaffakiyetin ardından sultana tabiiyetini sunmuştur. Fakat iki rivayette de hatalar söz konusudur. Bkz. Halil İnalcık, “Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığı’nın Osmanlı Tâbiliğine Girmesi ve Ahidname Meselesi”,s. 187-188.

[20] Selim Parlaz, “XV. Yüzyıl Balkan Topraklarında Osmanlı ve Ceneviz Ticaretinde Ceneviz Tüccarları ve Ticari Mallar”, Balkan Tarihi, Cilt II, Ed. Zafer Gölen, Abidin Temizer, Ankara, 2016, s. 287.

Bir yanıt yazın